Arcturus’un Kalemi, Mariana’ya Doğan Güneş kitabı ile aile, ilişkiler ve arkadaşlık kavramlarını derinlikli bir şekilde inceliyor. Yazar, hisleri ifade etme konusunda cinsiyetin önemli olmadığını vurgularken kızlar teklif eder mi sorunsalını da farklı bir bakış açısıyla ele alıyor.
Göğün en parlak üçüncü yıldızından ilham alan ve Arcturus’un Kalemi mahlasıyla yayımlanan Mariana’ya Doğan Güneş, yazarın ilk kitabı olarak Luna Yayınları’ndan çıktı. Yetiştirme yurdunda büyümüş bir genç kız olan Rüya üzerinden aile, yoksunluk, aşk ve bağımlılık kavramlarını derinlikli bir yaklaşımla değerlendiren kitap okuru, kendisini yapayalnız bir Düş olarak niteleyen başkahramanın karmaşık dünyasına davet ediyor. Kitapta 18 yaşına bastığında yetiştirme yurdundan ayrılan ve yeni bir hayata başlayan Rüya’nın başarılı bir okul hayatı ve iyi bir işe rağmen, ailesinin özellikle de babasının yokluğunun izlerini hayatının farklı alanlarına nasıl yansıttığı anlatılıyor. Baba noksanlığını, iş yerinde tanıştığı Can üzerinden telafi etmek isteyen Rüya’nın zaman içerisinde Can’a bağımlı hale gelmesi psikolojiyle ilişki kurularak açıklanıyor. Farklı karakterlerin derinlemesine yansıtıldığı romanda, ruh halleri ile olaylar aynı örgü içerisinde ele alınıyor.
Mariana’ya Doğan Güneş arkadaşlık ve iş yaşamı üzerinden hayatın dengelerini okura aktarırken, aşk ve sevginin temellerini de sorguluyor. Ailenin, bilhassa baba kavramının eksikliğinin bir başka kişiye duyulan aşk olarak yansıtıldığı ve bu aşkın giderek tehlikeli, Rüya’ya zarar veren bir hırsa dönüştüğü roman, okuru derin ve uzun bir karakter yolculuğuna çıkarıyor.
