.

Sanat Kritik Anketi: Niyazi Zorlu

Sanat Kritik’te yayımladığımız Naci Sadullah’ın 1936 yılında Son Posta gazetesinde yaptığı “en iyiler” anketinin sorularını, son 20 yıldaki edebiyat ortamımız hakkında fikir sahibi olmak için günümüzün edip ve muharrirlerine sorduk. Ankete katılan herkese çok teşekkür ederiz.

Figen Şakacıİbrahim Yıldırım , Asuman Susam, Eyüp Tosun ve Meltem Gürle’nin ardından Niyazi Zorlu’nun cevapları burada.

Niyazi Zorlu’nun Cevapları

Naci Sadullah Son Posta gazetesinde başlattığı “yeni” ankette “meşrutiyetten sonra” şair ve romancıların “en kuvvetlisi”ni, hikâyecilerin “en büyük”ünü ve “en iyi” eserlerini soruyor. Hasılı İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde başka bir savaşa körükle gidiyor.     

Hüseyin Cahit Yalçın’ın cevapları bir ömür! Yalçın, belli ki yeni muharrirlerin kitaplarını satın almıyor, adresine gönderilenlerle ve hatta onların da “en az sayfalı” olanlarıyla kifayet ediyor. Sadullah’ın (niyeti tuzak kurmak olmasa bile) tuzağına düşmüyor, tek bir kişinin adını anmayı, belki de şimdiki beğenilerinin gelecekte karşısına dikelmesini, bir köşeye kıstırılmayı reddediyor: “Saydığım isimlerden birini tercih etmeme gelince, keyfiyet işlerine kemiyet [nicelik] karıştırmaya cesaretim yok.”  

Halit Ziya Uşaklıgil ise resmen mızıkçılık ediyor: “Onu bu sorguda konuşturmaktan böylece ümidi kesince, mevzuu değiştirmek çaresine başvurdum” diyen Sadullah, sorularını değiştirmek ve Uşaklıgil ile yüz yüze sohbet etmek zorunda kalıyor.

Naci beyin bu anketinden ilham alan, Sanat Kritik’teki “2000’li Yılların En”leri sorularına cevap vermek, hiç kuşkusuz, bugün çok daha korkutucu ve müşkül bir iş. 1936’larda en iyi öykücü denildiğinde Sabahattin Ali ile Sait Faik arasında “yazı”-tura atabilirdiniz. Günümüzde ise, ne yalan söylemeli, yazarların sürüsüne bereket. Bugün yazar olmak okur olmanın yerini almış gibi gözüküyor.

Anketteki soruları ilk okuduğumda, dikkatim dağılmış olmalı ki, yazarlık (bir nevi artistlik) yaptım, anketteki soruları yanlış yorumladım: en iyi şair/romancı/hikâyeci ile en iyi eseri ayırdım. Mesela 2000’li yılların “en kuvvetli” romancısı Ayşegül Devecioğlu, en iyi roman Ayhan Geçgin’in  Kenarda’sı diye cevapladım. Ancak gözüm arkada, her okunuşunda karakterleri, mekânları ile katman katman açılan, Devecioğlu’nun Ağlayan Dağ Susan Nehir’inde kaldı. Sonra Semra Topal ve onun ele avuca sığmaz, okuyanı ters köşelere yatıran romanı Mukaddes Cildin Parçalanışı da vardı. Yanı sıra üç isimliler, Hasan Ali Toptaş (Heba), İhsan Oktay Anar (Amat). Murathan Mungan’ın Şairin Romanı, “romanda ses ve karakterleri ayrıştırma” dersine sıkı bir örnekti. Yakın zamanda Ahmet Güntan’ı, “Hikâyenin ortasından diyaloglar” üçlemesinin son kitabı Bukalemun Manifesto’yla keşfetmiştim. Ve Latife Tekin “cadısı” altında Manves City denen çalı süpürgesiyle âdeta edebiyatın tozunu atarak uçagelmişti. 

“En kuvvetli” hikâye ve hikâyeci seçiminde işim çok kolaydı. 2000’li yılların en kuvvetli hikâyecisi hiç tartışmasız Leyla Erbil, en iyi kitabı Üç Başlı Ejderha’ydı (ah o “bir kötülük denemesi” öyküsü yok mu). Hürmet ve muhabbetle anmak istediğim isimler arasında, Bora Abdo (Öteki Kışın Kitabı), Ayşegül Devecioğlu (Başka Aşklar), Murat Özyaşar (Sarı Kahkaha) ve Ferat Emen (Hüsniye Hanımın Ağzı) vardı.

En iyi şairimi belirlerken de zorlanmadım: 2000’li yılların şairi kimselere benzemezliği, şiire vurup şiirden kaçışlarıyla, kara mizahıyla, hâllere dair acımasız ve acıtıcı gözlemleriyle Necmi Zekâ’dır dedim. Kitapları arasında seçim yapamadım: Ben Ona O Bana Ne Oldu Sana DedikNasıllarIrgala Dur-Yadırga Dur ve (o çok özel) Zarlar Sen Ben. Lale Müldür, Ahmet Güntan, küçük İskender, Osman Çakmakçı’nın şiirlerini de unutmak istemedim. Genç şairlerden Olcay Özmen ve Zafer Zorlu’nun adlarını da zikrettim. 

Bir Halit Ziya kadar zeki değildim… “Ayıklamak meselesi, gelen nesillerin değil, zamanın vazifesidir” diyemedim.