Murathan Mungan’ın romanı (2004) * Yaşadığı ülkeden uzun yıllardır uzakta olan Akhbar sonunda dönmeye karar verir fakat döndüğünde bulduğu ülke bıraktığından çok farklıdır. İslamın Askerleri adlı kolluk kuvvetlerinin bulunduğu, kadınların burkaların içinde çok az sokağa çıktığı, kahvelerde keyif çubuklarıyla yaşamı askıya almış insanların savaşın ardından köhne, yıkık mahallelerle doldurduğu bir ülkeye gelir Akhbar. Savaş sebebiyle birçok kişi başka bir yere göçmüş, onların yerine başkaları gelmiştir. Ailesinin yaşadığı evin kapısını vurduğunda artık orada olmadıklarını öğrenir ve tüm şehirde onları aramaya başlar. Ablası ve eniştesinin oğulları ölmüş, annesi zahire tüccarı bir yaşlı adamla evlenerek ablasıyla birlikte kuzeyde bir şehire taşınmıştır. Tüm bunları öğrenmek onu incitir. Fakat en çok dikkatini çeken bu yıkıntılar arasında kadınların gövdeleriyle birlikte imgelerinin de hapsedildiği burkalı halleridir. Akhbar onlara her baktığında yürüyen çadırlar görür. Romanın bir yerinde karşıdan karşıya geçerken bir kavşakta annesi ve kız kardeşiyle karşılaşır. Annesi ona evi tarif edip sevdiği yemekleri yapacağını söyleyerek ablasıyla birlikte gider. Oysa bu, sadece bir seraptan ibarettir. Sonrasında arkadaşı Selah sayesinde falcı bir kadının söylediklerine uyarak kuzeydeki şehre gelir ve tarif edilen evin kapısını çalar, ancak bu evde ne annesi ne ablası ne de sevgilisi vardır. Akhbar bir burkanın içinden dünyaya bakarak sınıra doğru ilerler. * Kitaba adını veren çador, İran’da kadınlar tarafından giyilen bir çarşaf türüdür. * Şiirsel bir üslupla kaleme alınmış romanda arayış bir metafor olarak kullanılmış, imgenin yokolmasının sanatı ve hayatı da yok etmesine kadınların sokaklardan silinen bedenleriyle çölleşen bir şehir eşlik etmiştir (İlk baskı Metis Yayınları 2004).